Hava kapalı ve bir o kadar kasvetlidir. Öyle ki her taraf sis ve göz gözü görmüyor. Güneşin yokluğunda sabah vakti ilerlemektedir..

Evden her zaman ki gibi saat 07.50’de Ahmet dışarı çıkar ve durağa doğru yürür..

Yaklaşık 30-40 metre yürüdükten sonra sabahın o sessizliğini boğan bir gürültü arkadan geliyordu..

Şöyle bir arkasına baktı ve yüksek topuklu, paltolu, başında beresi bir kadın gördü..

O gidiyor sanki gölge onu takip ediyordu..

Ahmet istem dışı olarak heyecanlanmaya başladı. Sebebini bilemediği huzursuzluğu baş gösterdi. Bu şaşkın ruh haliyle, yaklaşık 10 dakika sonra otobüs durağına kendini atabildi..

Ardın sıra o meçhul kadın durağa geldi. Tekrar bir yüzüne baktı ve hızla gözlerini kaçırdı.

Ahmet bir an önce otobüsün gelmesini istiyordu. Çünkü açıklaması olmayan bir kaygı ve endişeye kapılmıştı..

Otobüsü geldi ve durakta bekleyen kalabalığı yararak hızla kapıya yöneldi..

Sersemlemiş haliyle takriben yarım saat sonra iş yerine vardı..

İş arkadaşları görür görmez:

‘’Hayırdır! Ahmet neyin var?’’ dediler..

‘’Yok, ağabeyciğim bir şeyim yok, herkese günaydın’’ dedi ve yerine oturdu.

Ama sanki sorulara bürünmüş bir kurt için içini kemiriyordu..

Kimdi o kadın?

O duruşu, o yürüyüşü, her şeyi ile asalet kokuyordu. O andan itibaren akıl ve bilinç by-pass edilmiş, anlaşılması, tarif edilmesi güç ve karmaşık duyguların esiri olmuştu..

Ne yediğini, ne içtiğini ne de çalıştığını artık tam algılamıyordu. Ağır bir duygusal sarsıntı yaşıyordu..
Bir şekilde akşam oldu ve hızla kendini dışarı attı.
Tek odalı bekar evine vardı. Önceden hazırladığı yemeği yedi. Haberlere baktı. Bir bardak çay ya içti ya da içmedi; kendini yatağa attı..

Bu sabah yaşadığı duygusal deprem, artçılarla birlikte hala zihninde devam ediyordu. Başını yastığa koydu ve düşünmeye başladı:

‘’Bana ne oldu?

Ben niye böyle oldum?’’

Sorularına bir türlü makul ve mantıklı yanıt bulamıyordu. Artık o ‘platonik saplantı’ evresine çoktan girmişti..

Sabahı zar-zor etti. Alelacele kahvaltı sonrası yine aynı saatte çıktı ve şöyle etrafına baktı. Yaklaşık 500 metre uzaktan bir kadın gördü:

‘’Mutlaka yine o geliyor’’ dedi içinden..

Ve adımlarını bir hayli küçülttü ve yavaşladı. Her geçen dakika yine yüksek topukların çıkardığı sesler kendisine doğru yaklaşıyordu. Arkasına asla bakmıyordu. Artık sesler iyice yaklaştığı vakit zaten durağa varmışlardı. Yine durakta yan yana durdular. Ahmet, kadının tarafına pancar gibi kızarmış yüzünü çevirip hafifçe gülümsedi..
Kadın da gülümseyerek:

‘’Günaydın’’ dedi..

Ahmet kekeleyerek ve uzun uğraşılar sonunda ‘’Günaydın’’ sözcüğünü ağzından dökebildi..

-En az 10 cm.lik topuklu siyah ayakkabı,
-Siyah bir etek,
-Kırmızı bir gömlek,
-Siyah bir ceket,
-Yemyeşil ve iri gözler,
-Kısa katmanlı kırpılmış siyah saçlar,
-Siyah bir çanta,
-İnce kaşlı,
-Rimelli kirpikler,
-Gözaltları hafif mavimsi,
-Simetrik yüz hatları,
-Takriben ve de tahminen 1.60-1.65 boyunda,
-50-55 kilo ağırlığında,
-Özenle çizilmiş nefis bir kadın portresi sanki…

Otobüs geldi ve iyi günler diyerek ayrıldı..

Ahmet devamlı kafasında kuruyordu:

‘’Acaba kimdir?
Ne yapıyor?
Evli midir?’’
Sorularını sürekli kendi kendine soruyordu..

Bir gün önceki görünümün kopyasıyla yine işyerine girdi ve bir arkadaşı

‘’Günaydın’’ dedi ve hemen ekledi:

‘’Yahu sana ne oluyor? Neyin var?’’

‘’Yok abisi bir şeyim yok. Ben iyiyim’’ dedi ama yine inandırıcı olamadı..

Akşam oldu ve Ahmet eve geldi..

Yine yemek ve biraz televizyon izlemesiyle yatağa gitmesi bir oldu. Şimdide sabahın olmasını bekliyordu. Karmaşık ruh haliyle yarı açık, yarı kapalı uykusuna daldı. Sabahın ilk ışıklarıyla uyandı. Hemen tıraşını oldu ve en güzel takım elbisesini giydi. Kapıdan çıktı ve bekliyordu..

Kimi beklediğini bilmeden ama bekliyordu..
Yaklaşık 5 dakika sonra uzaktan o kadın belirdi..

Ahmet artık adım atamıyordu sadece bekliyordu. Kadın yanına geldi ve yaklaştı:

‘’Günaydın’’ dedi..

Ahmet : Önce ‘’Günaydın, takiben Ben ‘’Ahmet’’, tanışabilir miyiz?

Kadın: ‘’Ben ‘Serpil’, nasılsınız?’’ şeklinde bilinen, mutat sabah sohbeti ile durağa varıldı. Öğle arasında tanışmak üzere randevulaştılar..

Ahmet öğle saatini iple çekti ve saat tam 12’de hızla randevulaşan cafeye gitti.

Ne gelen vardı, ne de giden..

Bir daha Serpil’i hiç görmedi fakat platonik saplantının etkisi yıllarca sürdü..

Yeni yazımda görüşmek üzere sağlıklı ve sevgiyle kalın..

Sosyal medya adreslerim:
İnstagram: @omerozdamar
Facebook: https://www.facebook.com/omerozdamar62
Tiktok: https://www.tiktok.com/@omerozdamar15