Tarih: 9 Nisan 2018 Yer: Bucak Hikmet Tolunay Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu Konu: “Darbeler ve Demokrasi”

Konuşmacı: AK Parti Manisa Milletvekili, 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu Başkanvekili TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyon Üyesi Selçuk Özdağ

Protokol katılımında kimler var?

AK Parti Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, 
Bucak kaymakamı ve Bucak Belediye Başkanı Yalçın Sezgin, Eşi Sıla Sezgin, 
AK Parti Burdur İl Başkanı Volkan Mengi, 
AK Parti Bucak İlçe Başkanı Adem Şengül ve Yönetim Kurulu Üyeleri,
AK Parti Belediye Meclis Üyeleri,
AK Parti İl Genel Meclisi Üyeleri,
Hikmet Tolunay Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Osman Akın, Bucak İlçe Emniyet Müdürü Oğuz Çatalkaya, 
Kurum Müdürleri..
Konferans sonunda AK Parti Burdur Milletvekili Bayram Özçelik tarafından anmalık hediye takdim ediliyor..

Sıkı durun şimdi, aradan takriben 3 yıl geçiyor, bakın neler oluyor?

Eski AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu yeni bir parti kuruyor, bu siyasi oluşumun adı GELECEK PARTİSİ olup Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla Şelçuk Özdağ getiriliyor..

Ve eski ülkücü de olan Selçuk Özdağ, 15 Ocak 2021 günü, güpegündüz 5 saldırgan tarafından öldüresiye darp ediliyor. Toplam 5 saldırgandan 2’si kısa sürede yakalanıyor, ancak 3 saldırgan halen aranıyordu, 4 kişi daha gözaltına alındı, muhtemelen 3 saldırgandır..

İyi de buradan ne sonuç çıkıyor?

Neler çıkmıyor ki..

Bu toplumun sosyal ve duygusal dokusu siyasete ne kadar angaje olduğunu kanıtlaması bir yana; en temel insani değer olan VEFA’nın siyasette içi boşalmış kof haline geldiği bir kez daha söylenebilir..

Türkiye siyasetinde DÜN-EVVELSİ GÜN-GEÇEN HAFTA-GEÇEN AY-GEÇEN YIL yoktur. Hele bir de başka bir siyasi oluşuma katıldıysan hemen ve kolayca HAİN damgasını yersin..

Velhasıl bu olayda; benim gibi siyasetten uzaklaşanlar, halen yapanlar ve yapacak olanlar için büyük DERS vardır.. 

Bir siyasi partiye girince özellikle hele bir de yönetici olunca bilin ki partiyle sizin aranızda KATOLİK NİKAH kıyılır, asla boşanamazsınız, illa da boşanırsanız AFOROZ olursunuz..
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Dünyamızda yaşam sence nasıl sona erer?
Ne yapay zekalı robotlar,
Ne kimliği tanımlanamayan uzaylı yaratıklar,
Ne büyük yanardağ patlaması,
Ne berbat kararlar alan politikacılar,
Ne nanoteknolojisiyle üretilen ölümcül silahlar,
Ne iklim değişikliği,
Ne salgın hastalıklar,
Ne yapay virüsler,
Ne küresel ısınma,
Ne çevre kirliliği,
Yeryüzünde yaşamı sonlandırabilecek olayların hiç biri değildir..
Dünyamıza büyük bir gök taşının çarpmasıyla yüzde 99 oranında yaşam biter..
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Yok mu fıkra?

Var bazen para ve güç yetersiz kalır..

Padişah bir gün bir ferman yayınlayarak o haftaki cuma namazında orada yaşayan herkesin bulunmasını zorunlu kılmış. 

Dört bir yana haber salınmış ve cuma vakti gelmiş. 

Bizim Temel dışında bütün ahali cumaya katılmış. 

Ertesi gün padişah, sadrazamı yanına çağırıp sormuş:

-Dünkü cumaya ahaliden katılmayan var mı ?

- Evet efendim! Bir kişi katılmadı. O da Temel’dir.

- Tez getirin o deyyusu karşıma! 

Temel'i bulup yaka paça padişahın huzuruna çıkarmışlar. 

Padişah, Temel ve Sadrazam kaldığında Padişah sormuş:

- Söyle bakalım! Neden gelmedin dünkü cuma namazına ?

- Çok önemli bir işim vardı padişahım

- Hımmm demek önemli bir işin vardı. Öyleyse sana ölmeden önce üç (3) dilek dileme hakkı tanıyorum. Söyle bakalım ilk dileğini…

- Yok padişahım! Ben en iyisi dilek dilemeyeyim, siz beni öldürün!

- Dile lan deyyus! Çabuk ol! Adamı çileden çıkartma!

- Peki! Eeee şey padişahım! Ben sadrazamın karısına hastayım, madem öyle ölmeden önce bir yatsam onunla.

Tabi bunu duyan sadrazam olaya şiddetle karşı çıkmasına rağmen, padişahın "Bos ver! Takma kafana! Nasıl olsa ölecek!" gibi sözlerinden
sonra istemeye, istemeye razı olmuş. 

Ardından sıra ikinci dileğe geldiğinde Temel de yine aynı naz ve padişahın azarlaması sonucu ikinci dileğini söylemiş:

- Eeee şey padişahım! Ben sizin karınıza da hastayım, ölmeden önce onla da...

Ne diyorsun lan sen diyerek padişah köpürmüş.

Tabii bu kez de sadrazam telkinde bulunmuş ve sıra gelmiş 3 ncü ve son dileğe;

- Söyle bakalım şu üçüncü dileğini de bitirelim artık şu işi!

- Yok padişahım söylemeyeyim, ilk ikisini söyledim ama bunu nasıl söylerim, bilmiyorum…

İlk ikisinden daha kötü ne olabilir ki diye düşünen padişah kızarak:

- Oğlum söyle bak! İşkence yaptırım yine söyletirim.

- Peki efendim! Demiş ve devam etmiş:

- Ben sadrazamla size de hastayım.

Ardından kısa bir sessizlik ve Sadrazam :

- Padişahım ben sanki Temel'i namazda görür gibi oldum... Hatırlıyor gibiyim…

Padişah :

- Nasıl hatırlamazsın lan eşşoğlu eşek! Yanında oturuyordu!

Ehee işte bazen para ve güç yetersiz kalır..
NOT: ‘PLÜTON BİZE NEDEN KÜSTÜ?’ KİTABINDAN ALINTIDIR..
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
 
Bir hafta sonraki yazımda buluşmak üzere sevgiyle ve sağlıkla kalın! 

Sokak Gazetecisi
Ömer ÖZDAMAR