Orman yangınlarının psikolojik gölgesinde, iklim kanunu tüm itirazlarımıza rağmen yasalaştı. Küresel ısınma ve iklim değişikliği bahane edilerek Birleşmiş Milletler tarafından Paris İklim Anlaşması neticesinde dayatılan bu kanunun günlük hayatımızda neler değiştirebileceğine bir bakalım.

İklim Kanunu'nda ilk göze çarpan (ETS) yani Emisyon Ticaret Sistemi. Geçici Madde 1-2: "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 yıl içerisinde ETS kapsamı dâhilinde yer alacak işletmeler sera gazı emisyon izni almak zorundadır." Bu arada, UTS ile fosil yakıt tüketimi karbondioksit (sera gazı) üreten ticari araçlar kayıt altına alındı bile...

Kanunun 14. Maddesini olduğu şekli ile paylaşıyorum:

"İdari nitelikteki yaptırımlar

MADDE 14- (1) Sera gazı emisyonlarının takibine ilişkin yasaklara veya sınırlamalara aykırı olarak;

Yeşilova Belediyesi’nden Temiz Enerji Hamlesi: GES Projesi Görüşüldü
Yeşilova Belediyesi’nden Temiz Enerji Hamlesi: GES Projesi Görüşüldü
İçeriği Görüntüle

a) Doğrulanmış sera gazı emisyonu raporunu süresi içerisinde sunmayanlara, 500.000 Türk lirasından 5.000.000 Türk lirasına kadar idari para cezası verilir. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, tesislerin kurulu kapasitesine göre ihtiyatlı olarak hesaplanan yıllık emisyonu göz önünde bulundurularak yönetmelikle belirlenir.

b) ETS kapsamında olan işletmelere (a) bendindeki cezalar iki kat olarak uygulanır.

(2) Ozon tabakasını incelten maddelere ilişkin mevzuatla belirlenen usul ve esaslara, yasaklara veya sınırlamalara aykırı olarak;

a) Ozon tabakasını incelten maddeleri kullanan, ithal eden, ticaretini yapan ve 10-15 yıl sonra sentetik et üretimine dönüşmesinde hukuki bir engel yok. Sentetik et üretimi yapacak işletmelere teşvik ve hibe de verilebilir. Madde 2-n) "İklim değişikliğiyle mücadele teşviki: iklim değişikliği ile mücadele kapsamında; planlama ve uygulama araçları ile sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum faaliyetlerini destekleyen teşvikleri" denilmektedir.

İklim Kanunu 14. maddesi ve 3. maddesi itibarıyla çevreci olmaktan çok muğlak, vergici yaptırımları var. Peki ülkemiz sera gazlarının salınımı noktasında atmosfere en az zarar veren ülkelerden biriyken, dünya sanayi devleri Amerika ve Çin bu kanuna mesafeli iken yeni yaşam biçiminin ülkemizde denenmeye çalışılması çok manidar değil midir? Karbon ayak izi ile vatandaşlarımıza kota uygulanabilir. Mahalle fırınına altından kalkamayacağı ekonomik yükler de getirilebilir. Birçok maddenin ucu açık ve muğlak. İşin acı tarafı, uygulamada denetim var mı yok mu, hangi kurum tarafından yapılacak yine belirsiz. Ülkemizde 2030 yılında ilk ayağının yürürlüğe gireceği iklim kanunu ile birçok yeni uygulama ile karşılaşabiliriz. Tüm bunların ötesinde vatandaşımızın, esnafımızın, ihracatçımızın, emeklimizin günümüz Türkiyesi'nde önemli sorunları var. Eğitemediniz. Meslek sahibi yapamadınız. Neslimiz 20-30 yıl sonra azınlık haline gelecek, göremediniz, müdahale edemediniz. Vatandaşlarımız geçinemiyor, ekonomiyi hala düzeltmediniz. Konkordato kuyrukları oluşuyor. İşverenimiz, ihracatçımız zorda, emeklimiz zorda. Tüm bunların yaşandığı siyasal iklimde, İsrail'in azgınlığına, hemen hemen her gün Filistin'de patlayan füzelere engel olamayan Birleşmiş Milletler'in sözüm ona doğa kanunu...

Kaynak: HABER MERKEZİ