Seçime sayılı günler kaldı. 
Hakaretler, yönetilemeyen sinir harpleri, tehditler  …
Seçim olgusunun bana düşündürdükleri ile ilgili samimiyetle  birkaç cümle karalamak istiyorum.
Siyaset kendi bildiği gibi akmaya devam ediyor  nasıl olsa.
Hayatta ne çok seçim var farkında olarak veya olmayarak yaptığımız. 
Pek çoğumuz 14 Mayıs günü üzerinde fazla düşünmeden, seçim bildirgelerini filan incelemeden sandık başına gideceğiz. Yıllardır takım tutar gibi tuttuğumuz, dünya görüşümüzü yansıttığına inandığımız, oy vermeye alışık olduğumuz partimizin amblemi üzerine basacağız mühürü. Çoğumuz kime oy verdiğimizi bile bilmeyeceğiz gerçek anlamda. 
Peki ya seçmedikleriniz yani ötekiler? Diğer partilerim adayları? Gerçekten kötü ya da niteliksizler mi?
Tanıyor muyuz ?
Gerek yok çünkü zaten ötekiler… Ötekinin söylemine kulak verme gereği duyduk mu hiç, ne diyorlar onların beğenmediğimiz seçmenleri neden onları seçiyor?
Bu sorular böylece uzar gider…Kendimizi ne kadar çok kategorize ediyoruz. 
Ve aslında seçim yapmıyoruz sandık başında sadece siyasi görüşümüzü, kimlerden olduğumuzu bir sefer daha deklare ediyoruz her seferinde. 
Bu siyaseten çok da yanlış gördüğümüz kabul edemeyeceğimiz bir şey  de değil, aslında…
Ancak toplum olarak veya bu toplumu oluşturan bireyler olarak bunu bütün hayatımıza genellemeye başladık. Ön kabullerimiz, kırmızı çizgilerimiz, alt kimliklerimiz, üst kimliklerimiz ve daha niceleri etiketlerimiz gittikçe artıyor ve neticesinde 
kendimizle bağımız azalıyor. 
Etnik kökeninizi, mezhebinizi, nereli olduğunuzu kendiniz mi seçtiniz?
Hatta size söyleyeyim tuttuğunuz takımı bile kendiniz seçmediniz. 
Hayat seçimlerden ibarettir ve hayatta yaptığımız  seçimlerin toplamı bizim mutluluğumuzu , huzurumuzu veya felaketimizi hazırlar. Bu alabildiğine korkutucu aynı zamanda muazzam bir gerçeğidir hayatın.
O yüzden istediğimiz bir hayata sahip olmak için yaptığımız seçimler konusunda çok titiz davranmalıyız ve unutmamak gerekir ki doğru adımı atmak her zaman iyi hissettirmeyebilir ama önemli olan buna rağmen o kararı verebilmektir asıl olan.

Seçimlerimizde aradığımız tek kriter mutluluk olmamalı …
İstediğimiz hayatı yaşamak aslında çoğu zaman bizim elimizde ama nedense genelde o çuvaldızı kendimize batırmak konusunda pek de iyi değiliz. Eğer iyi bir şey oluyorsa anında o şeyi sahipleniriz ama kötü bir şey oluyorsa konuyu kendimize çekmemek için elimizden geleni yaparız ya da en azından suç ortağı ararız. Ancak hayatta nasıl başarıları sahipleniyorsak kötü sonuçları da sahiplenmeliyiz . Asıl gelişim alanı kötü sonuçlardır. Bu kötü sonuçları sahiplenir ve birer öğreti haline getirirsek bir sonraki seçimimizde doğru olana yaklaşmış oluruz.
Zor olanı seçmek sonuçta huzuru getirir. (Tecrübelerimle sabitledim)
Geç uyanıp günün yarısını uyuyarak geçirmek kolaydır ama erken uyanıp sabahın o erken saatlerinde çalışmak zordur, televizyon ve telefon  karşısında saatlerce vakit geçirmek kolaydır ama bir kitabı alıp onu bitirme arzusu içinde olmak zordur.Sadece eğlence odaklı bir arkadaş çevresine sahip olmak kolaydır ama dünyayı değiştirebilecek bir arkadaş çevresine sahip olmaya çalışmak zordur, sağlıksız beslenip bedene eziyet etmek kolaydır ama öğünleri kontrol edip düzenli spor yapmak zordur, sevilen bir işte çalışmak kolaydır ama çalışmak zorunda kalınan bir işi sevmek zordur.
 Bir insanı yarı yolda bırakıp kalbini kırmak kolaydır ama her türlü zorluğa rağmen yanında olup merhamet sahibi olmak zordur.
Ailenin olanaklarından faydalanmak kolaydır ama bir ailenin sorumluluğunu üstlenmek zordur.
Geçmişimizi bavul gibi yanımızda taşımak kolaydır ama anı yaşayıp geleceği şekillendirmek zordur ve en önemlisi hayal etmek kolaydır ama hayalinin peşinden gidecek kadar mücadeleci olmak zordur… Kolayı seçmek basittir fakat bize bir şey kazandırmaz, mutlu oluruz belki ama her zaman başkalarına imrenmeye devam ederiz. Zor olan, imrenilecek bir hayat yaşamak ve yol ayrımlarında zoru seçebilecek kadar cesur olmaktır.
Küçükken, akranlarıma nazaran gerçek hayatla daha iç içeydim. Her zaman bir merak ve bazen de anlamlandıramadığım bir arayış içinde buluyordum kendimi. En olmadık zamanlarda da sessizliğe bürünürdüm.Bu arayışlarım zamanla birer hedefe dönüştü ve o hedeflere ulaşabilmek için de çoğu zaman zor seçimlerin eşiğinde buldum kendimi. 
Aile sorumluluğunu üstlenmek istediğimde reddettiğim şey sadece belirsizliklerdi ve belki de en önemlisi iyi bir insan olabilmek ve muhattaplarımı ı üzmemek  adına reddettiğim şey çoğu zaman nefsim oldu.Mutlu muyum; genel gibi zaman zaman ama kimseye zararım olmayacağı için huzurluyum…
Hayatımız seçimlerimizin bir toplamı olduğuna göre o zaman biraz daha ince eleyip sık dokumaya çalışalım, bize verilen düşünme ve muhakeme gücünü hakkıyla kullanmaya özen gösterelim. Neyi seçtiğimize dikkat edelim çünkü o seçtiğimiz şey bir gün sonumuz da olabilir, yeniden doğuşumuz da.

Hayat seçimlerden ve önceliklerden ibaret. Önceliklerinizi karıştırdığınızda seçtiklerinizi kaybedersiniz, kalıcı huzuru da…
İyi seçimler diliyorum herkese.
Selametle.