Yaradılıştan bu yana kadın ve erkek kavramlarına atfedilen ve toplumsal normlar üzerinden beslenen belli başlı ayrımlar vardır.
Ataerkil bir toplumda yetişen bir kadının ,bu zihniyeti içselleştirmesi maalesef atalarımızdan kalan toplumsal bir mirastır.
Kadın evinle ilgilenmeli,kadın çocuğuna bakmalı, kadın derlemeli, kadın toparlamalıdır.
Toplum gözüyle bu işleri "becerebilen" erkeklere de hayran olunurmuşcasına bakılır. Doğrusu ı ben de hep taktir etmişimdir.
Peki kadın bunları yapınca hayran olunur mu?
Kadın ile erkek biyolojik ve fizyolojik olarak eşit değildir.
Bu eşitsizlik de negatif ayrımcılığı zaten beraberinde getirmiştir.
Kadın doğurgandır, kadın anadır, kadın anaçtır ve kadın ne yazık ki çok vazifeli bir eştir.
…
Her ailede, evi yuva yapan kokular,bir kadını anne yapan ayrıntılar vardır.
Bu ayrıntılar ; ayrıntı diyoruz da kısacık anlatılacak konular olmamakla beraber ancak yaşayarak tadına varılacak hazlardır.
Evin genel tertip ve düzeni , mutfak bölümü ,çocuk bakımı ve ihtiyaçlarının karşılanması kadınların sorumluluğundadır.
…
Bir de , mevsim geçişlerinin şaşmaz tarihlerinde ,standart vazifeleri vardır kadınların.
İlkbaharın başlangıcında mıntıka temizliği; sonbaharın başlangıcı kilerin kışlık hazırlığı…
Anaç kadınların da içine her Ağustos ayı ortaları , Eylül ayı başı bir büyükanne kaçar.
Turşular , konserveler tamamlanır.
Reçeller,kompostolar tamamlanır.
Şişe domates sosları tamamlanır.
Domates salçası, biber salçası , pekmez ,bulgur, makarna derken e bir de tarhanayı çıkarttı mı aradan kışa hazırdır, anaç kadın.
Kadın tam kış hazırlıklarını bitirmek üzereyken ,okul çağında çocuğu olan bir kadınsa bir tatlı(?) telaş daha başlar.
Okulların açılma dönemi de gelmiştir.
En stresli kısım olan, okul ya da öğretmen seçimi günlerce istişare edildikten sonra ki çoğu ailede krize bile sebep olmuşken, bu problem yaz döneminde atlatılmıştır ,Allahtan.
Kırtasiye gereçleri, okul kıyafetleri, sabahları çocukları erken kaldırmanın zorluğu, okula bırakmalar, okuldan almalar , kurs a getirip götürmeler ve bu arada dikkat edilmesi gereken öğün saatleri, insan yazarken bile yoruluyor…
Anaç kadın, tüm zamanını çocuklarına göre programlamıştır ve yapacaklarının listesini rutine bağlamıştır artık.
Kadın ne kendine ne çocuklarına yetemezken evde bir de huysuz , anlayışsız , doyumsuz bir koca varsa vay haline…
Kadın yaşayamayacak kadar yorgundur artık.
Kadın bir de evhanımı değil dışarıda da çalışıyorsa, of …
Kadın bunaldığında,idare edilebilirliğine sığınarak, kader ortağı sandığı hemcinsinle dertleşirken çoğu zaman tehlikenin de farkında değildir.
Bazen en büyük tehlike kendi hemcinsidir…
…
Televizyonda takip ettikleri , sabah ve ikindin çayına denk gelen gündüz kuşağı programları vardır çoğu kadınların.
Hele hele temizlik ve yemek yarışı programları varmış ki, Allah’tan sürekli izlemeye maruz bırakılmıyorum diye insanın izlerken şükür namazı kılası geliyor .
Kadının biri ''o , izin vermedikçe kimsenin evdeki koltuklara oturamayacağını'' söyleyerek övünüyor...
Öbürü evine gittiği kişinin ne pis ve dağınık olduğundan dem vuruyor...
Pis insan bile pis insanı sevmez zaten.
Diğeri 3 aylık bebeği olmasına rağmen ne kadar çalışkan olduğunu söyleyerek övünüyor...
Bunu duyan bir yarışmacı burun kıvırıp küçümsüyor ve kendisinin nelere katlanarak kaç çocuk büyüttüğünü söylüyor...
Varlık amacını ve değerini evdekileri deli edecek kadar takıntılı bir düzen ve temizlik merakı ile eşitlemek,
diğer kadınları kendisi kadar iyi bir köle olmamakla eleştirmek,
çorapları bile ütüleyecek kadar kafayı sıyırmak…
Bir ev girişten itibaren çamaşır suyu ve deterjan kokmuyorsa o evde yemek yenmeyeceğini iddia etmek….
Programların her ne kadar tiyatral şov olduğunu bilsek bile;
eleştirin, kırın dökün,gömün birbirinizi diye feryat edesi geliyor insanın.
Toplumumuzda , kadını kadına kırdırıyoruz , duygularımızı da bu programlarla pekiştiriyoruz ya , ne vahim bir durum.
Bunlar artık bitmiştir diye umutlanmıştım.
Bitmemiş...
İzlenme oranı yüksek olan programları bile varmış.
…
Tamam evinizi sevin, evinizle ve çocuklarınızla ilgilenin,beceriniz ve imkanınız varsa
kışlık salçanızı, bulgurunuzu, turşunuzu , reçelinizi de hazırlayın…
Ama kadın olmanın anlamı, bu çağda bunlar olmasın, hadi iyimser olalım, sadece bunlar olmasın.
Yakanızı paçanızı ,ruhunuzu dağıtmayın, hayatı kaçırmayın kadınlar.
İnsan olmanın , insanca yaşamanın da hakkını vermeye çalışın.
Kendinize vakit ayırın.
İçinizden geliyorsa yapın bu işleri ; ama sakın ha bunca işi çocuklarınızdan özellikle de
eril kimlik üzerinden
( erkek partnerdir kendileri) takdir bekleyerek yapmayın ;
asıl bedeni ve ruhu yoran bu beklentilerdir.
Aferin vermez kimse size,
alan var mı?
Eylül ayı gönlünüzü yormasın!
Selametle…