" JANDARMA KAVŞAĞI "
" Cumhuriyet Caddesini kuzeyden güneye kesen, eskiden Akbaba Sokak olarak bilinen ama yine bir aklı evvellikle Bağbaşı Küçük Hacı Ömer Ağa Sarnıcı’nın dibekleri gibi ismi yürütülen 3918 numaralı kederli bir sokaktan bahsedeceğim size. Öncelikle bu yer-yöre adlarını kent belleğinden çalanlara şunu sormak istiyorum. Ananızın babanızın ismi yaşasın diye ilk doğan evlatlarınıza onların adını veriyorsunuz da adı neredeyse şehrinizin tapusu gibi duran sokak cadde isimlerini ne hakla değiştiriyorsunuz. Sokağın ismi akbaba.. Hani leş yiyici olduğu için pek makbul bir kanatlı olarak saymaz bizim insanımız. Ama doğan şahin kartal ve atmaca gibi kuşlara bayılırlar. Güçlüdür, avcıdır filan ya, severler kendilerini güçlü bir simgeyle ifade etmeyi. Oysa akbabanın daha özel ve daha faydalı bir misyonu vardır. Kokudan, atıktan arındırır beslendiği açık hava mekanlarını. Bir bakıma çöpçülük gibi (yine bana göre) kutsal bir mesleği vardır.
Uzatmayalım bu (sözüm ona) kafası kel itibarsız kuşun isminin sokağa verildiğini gören yüce siyasetçimizin biri bir buyrukta adını değiştirmiş tahmin ettiğim kadarıyla. Bu Akbaba ismi ne zaman verilmiştir bilmiyorum ama mutlaka bir anlamı ve öyküsü vardır. Ola ki oraya şehrin ölen hayvanları atılıyor ve gelip akbabalar yiyor olabilir ya da eşeğin heybesindeki minik bir bebek tam da o bölgede akbaba tarafından saldırıya uğramış olabilir. Mutlaka toplumsal bir öykünün ürünüdür.
Asıl konumuz bu Akbaba sokağının bu günkü durumu. Sokak adeta bir külah gibi. Cumhuriyet caddesinden incecik başlayıp Eski Ersan Özay Caddesi’nde iyice açılıp genişliyor. Bu yüz metreden biraz uzunca, güneyi dar, kuzey çıkışı bol duran zurnavari sokakta hem eski yapılar hem de yeni yapılar var. Sokağın Ersan Özay tarafında yapılan inşaatlar makul düzeyde geri çekilirken Cumhuriyet Caddesi girişinde yapılan yapılar kamusal mülkiyeti tırtıklama alışkanlığının kurbanı olmuş. Bu durumda acaba akbaba sokağı ironik bir isim miydi diye sormadan edemiyor insan.
Akbaba sokağının güney girişinin her iki yanında ise İlçe Jandarma Birliğinin üniteleri yer alıyor. Senelerdir şehir dışına taşınıp taşınmaması konuşulan yatay binalar. Ve burada sıradışı bir trafik akışı vardır. Daha doğrusu akmayışı.. Sokağın Cumhuriyet Caddesi girişinin her yerinde güvenlik gerekçesiyle park yasağı söz konusu. Park yapmak bir yana Akbaba sokağında bir delik bulup aracını sokmak isteyen bir sürücü rölantide on onbeş saniye beklese jandarma nizamiye nöbetçisinin düdüğünün nohutu devinime geçer ve titreşimli tiz bir feryatla sizi uyarır. Dokuz kusurlu hareketten birine tanık olan hakemin penaltı noktasını gösteren kararlı ve keskin beden diliyle uyarılmışsınızdır. Sizi uyaranın elinde sadece düdük olsa fazla gahle etmezsiniz ama öteki elinde de tüfek var anasını satıym. Bir an önce caddeyi boşaltmak akbaba sokağına sığınmak istersiniz ama gel gelelim sokak girişinin iki yanına park etmiş araçların arasından cumhuriyet caddesine yani meydana doğru dönmek ya da eski pazar yerine doğru seyretmek isteyen bir araç burnunu çıkarmıştır. Bazen jandarma düdüğünün feryadından kurtulmak için caddeye doğru yekinir ve caddeyi tamamen kapatırsınız ki işte o zaman bir korna festivali başlamıştır. Ne geri gidebilir ne ileri çıkabilirsiniz. Hele perşembe günleri bu yerel korna festivali Rio karnavalına dönüşür..
Bu bölgede yıllardır yaşanan bu araç insan ve trafik izdihamının tam orta yerinde ise tahkim edilmiş plastik iskemlesinde Ramses gibi bir adam oturur. Dünyalık hırslardan uzak, gözütok, yetenekli bir teknisyendir o.. Ortaokul ve mahalle arkadaşım olan bu sıradışı elektronikçinin incecik kaldırım üstündeki sükunetli, gailesiz, kımıltısız duruşunu 3918 sokakta vizyona giren hiçbir kıyamet gösterisi bozamamıştır. Sadece bir kere çileden çıktığını ve kesintisiz korna çalan birini sert bir şekilde uyardığını anlattı bana. Bir beşibirlik, bir Osmanlı tuğrası gibi sokağın en sevimli, en popüler damgasıdır Hüseyin.
Bugün O derviş duruşlu adamın doğum günü. Doğum günün kutlu olsun Hüseyin Tezyal.."
OSMAN OKTAY