Nasıl mı?

Kayıt altına alınan, 3 Ekim 1914 Cumartesi günü, saat 22.07’de, 6.9 büyüklüğünde BURDUR depremi oluyor..

Yine kayıt altına alınan ve benim de anımsadığım 12 Mayıs 1971, Çarşamba günü, saat 08.30'da, 6.2 büyüklüğünde BURDUR depremi oluyor..

1914’den 1971 yılına kadar kabaca 57 yıl geçiyor. Depremler tarihsel döngü gibi hareket ettiğini varsayarsak; 1971 yılına 57 yıl eklersek 2028 yılında BURDUR depremi gerçekleşebilir..

Ha bu tarih kesin mi? 

Asla, sadece tahmin olup 2030 da olabilir, 2026 da olabilir, kesin olan BURDUR depremi olacağıdır..

Şimdi dönelim manşetteki soruya:

BURDUR VE BUCAK DEPREME HAZIR MI?

Kafadan, direkt yanıtım şöyledir:

TÜRKİYE NE KADAR HAZIRSA; BURDUR-BUCAK O KADAR HAZIR..

SOKAK GAZETECSİ olarak ilk önerilerimi sıralıyorum:

1999 öncesi yapılan ve halen DEPREME DAYANIKSIZ raporu nedeniyle ayakta duran, KULLANILMAYAN KAMUYA ait binalar yıkılmalıdır..

Örnek mi?

OTOGAR yanında UCUBE çok katlı bina var ya, Allah korusun depremde yıkılır ve OTOGAR civarında çok can kaybına yol açabilir. Eski Bucak Devlet Hastanesi de hemen yıkılmalıdır. İşin özü KAMU BİNALARI elden geçmelidir..

Başka?

ZEMİNDEN dolayı Bucak ovasına ÇOK KATLI (2-3 KATTAN FAZLA) bina yapımına ASLA izin verilmemelidir..

Bucak Belediyesi komisyon kurup, binaları tek tek kontrol edip, deprem testiyle BİNA KİMLİĞİ ÇIKARILMALIDIR. İşte bu bina 6 şiddetinde depreme dayanır, bu bina 7 şiddetinde depreme dayanır gibi..

DEPREM TOPLANMA ALANI tekrar belirlenmeli ve oraya/etrafına yapı izni verilmemelidir.. 

İşte başka öneriler mutlaka olacaktır, yapılır mı?

YAPILMAZ..

1999 DEPREMİ nasıl unutulduysa 2023 DEPREMİ de unutulur gider..

OLASI 2028 yılı BURDUR depremi gerçekleşirse biraz ah-vah deriz yine unutur gideriz..

Ancak SOKAK GEZETECİSİ olarak üzerime düşen vazifeyi yerine getireyim, tehlikeyi söyleyeyim, gerisi VATANDAŞLARA aittir.. 

DEPREME HAZIRLIK için ister talep eder, ister etmez. Her toplum kendi geleceğini kendisi belirler..

Şimdi biraz gülelim, biraz düşünelim..
 
ŞAM VALİSİ ESAT PAŞA “KUZULARIN DERİLERİNİ YÜZMEKTENSE KOÇLARIN YÜNLERİNİ KIRKMAK DAHA İYİDİR”

Rivayete göre Şam valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır. 
Büyük sıkıntıya düşer. Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder. 
Bu tavsiye üzerine Esat Paşa danışmanlarına: 
“Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz?” diye sorar.
“ Elli veya atmış kese altın elde ederiz” derler. 
Bunun üzerine Esat Paşa “ Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler?” diye sorar. 
“ Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” diye cevap verirler. 
Esat Paşa “ Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde etsem nasıl olur?” diye sorar. Danışmanları sessizliğe bürünür.
Ertesi gün Paşa müftüye bir davet göndererek gece gizlice buluşalım der. 
Müftü gece Paşanın yanına gelir. Paşa “ Müftü efendi! Bize ulaşan bilgilere göre özel hayatında şeriata aykırı davranıyor ve evinde gizlice içki içiyormuşsun. Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek. Ancak önceden seni haberdar edeyim dedim” der. 
Bunu duyan müftü efendi paşaya yalvarmaya başlar. 
İstanbul’a haber vermemesi için paşaya 1000 mecidiye vermeyi teklif eder. 
Paşa kabul etmez. 
Müftü iki katını teklif eder. Paşa yine kabul etmez. 
Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar. 
Sonraki gün Esat Paşa Kadı efendiyi davet eder. 
“Kadı efendi! Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı” der. 
Bu sefer Kadı Efendi paşaya yalvarmaya başlar. “Aman efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum” diyerek Müftü efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar. 
Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşırlar. 
Sonra sırasıyla defterdar, karakol komutanı, esnaf ağası ve büyük zenginleri tek tek davet eder. Bu operasyonun sonunda Esat Paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar. 
Arkasından danışmanlarını çağırır “ Şam halkına vergi koyduğumu falan duydunuz mu?” diye sorar. 
“Hayır Paşam duymadık” derler. 
“Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen 50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım” der. 
“Bunu nasıl yaptınız Paşam?” diye sorduklarında 
“Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir” der. 

Gelecek hafta ilginç konularda görüşmek üzere sağlıklı ve sevgiyle kalın..

SOKAK GAZETECİSİ
Bucak-BURDUR