CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM CHP Grup Toplantısında Konuştu. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu özelliklle gazetecilerin sorunlarına değindi. İşte konuşmasını bir bölümü.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu " Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur ve bu sorunun çözümünde de marka olan parti Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Herkes bunu böyle bilsin.

Dolayısıyla gazeteci arkadaşlar da geliyorlar, onların da dertleri var. Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu geldi, heyetiyle beraber geldi. 86 gazeteci cemiyetinden oluşan bir konfederasyon, 20.000’i aşkın da gazeteci üyesi var. Bizim sesimizi geniş kitlelere ulaştıran medyadır, kabul etmemiz lazım, medya dördüncü güç olarak kabul edilir bütün demokrasilerde, ama bizde maalesef medya sesini çıkarmasın, ama iktidarı savunuyorsa her türlü imkânın sağlandığı bir organa dönüşmüş durumda. Oysa gazeteci doğruları yazmak zorundadır, onurunu korumak zorundadır, gazeteci gazeteciliğin hakkını vermek zorundadır, halkın dertlerini, sorunlarını geniş kitlelere aktarıp, yönetenlerin dikkatini çekmek zorundadır. Gazetecinin temel görevi de zaten budur.

Bize bir rapor sundular. O rapordan bazı bölümleri size aktarmak isterim. “Döviz kuru arttı, enflasyon yükseldi, perişan olduk. Kâğıttan tutun mürekkebe kadar kullandığımız bütün aygıtların neredeyse tamamı yurtdışından geliyor ve büyük zamlarla karşı karşıyayız” diyorlar. “Kâğıt gibi maliyet kalemlerinde yüzde 400 oranda zam gerçekleşti” diyorlar. 1 ton kâğıt 2020 yılında 2 bin 246 lirayken bugün 12 bin 605 liraya çıkmış durumda, gerçekten insafsız bir olay. Ve 2021’de 54 gazete kapandı, son 3 yılda kapanan gazeteyse 119. Dolayısıyla 119 gazetenin kapanmış olması 119 gazetede çalışan gazetecilerin işlerini kaybetmesi demektir. Sıradan bir olay değildir. Halkı aydınlatmak için yola çıkanlar en büyük sorunu yaşar hale geldiler. Dolayısıyla devlet desteği istiyorlar, bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi’nin mutlaka kendi sorunlarını dillendirmesini istiyorlar. Basın İlah Kurumu var, devletin resmi ilanları var. “Bu resmi ilanlarda tarife çok düşük, bu tarifenin artması lazım, en azından 50 binin altında tirajı olan gazetelere, santim sütun olarak 30 liralık bir fiyatın belirlenmesi gerekir. Bu ancak bizi kurtarabilir, ancak ayakta durabiliriz” diyorlar, ama Basın İlan Kurumu bir yıldır toplanmıyor, Genel Kurulu bir yıldır toplanmıyor. Oysa kendi kanununda 3 ayda bir toplanması gerekir. 2018’den beri Cumhurbaşkanlığınca atanması gereken 12 üye atanmadığı için Genel Kurul toplanamıyor. Genel Kurul toplanamadığı için fiyatlar belirlenemiyor ve dolayısıyla bir anlamda Basın İlan Kurumu medya üzerinde ciddi bir baskı unsuru pozisyonuna gelmiş durumda, baskı kuruyor. Gazeteler üzerinde baskı kuruyor. Yeni Asya Gazetesi’ne 750 gündür ilan vermiyorlar arkadaşlar, 750 gündür, insaf ya, 750 gündür, ama yarın iktidarı destekleyen manşetler atsınlar, arka arkaya bütün ilanlar gelecektir oraya, ama gazete çalışanları, gazetenin sahipleri “biz onurlu insanlarız, onurumuzu parayla pulla bugüne kadar hiç satmadık, bundan sonra da satmayacağız” diyorlar.

Onurlu gazetecileri her zaman yürekten alkışlıyorum. Onlara bizim minnet borcumuz vardır. Evrensel Gazetesi 2019’dan bu yana Basın İlan Kurumu’ndan tek bir ilan bile almıyor, o da cezalandırılıyor. Kamu ilanlarınınsa, kamu bankaları başta olmak üzere kamu ilanlarınınsa havuz medyasına aktarıldığını hep beraber biliyoruz zaten.

Gazetecilik Meslek Yasası’nın çıkmasını istiyorlar. Nasıl avukatların bir yasası varsa, öğretmenlerin bir meslek yasası varsa, gazetecilerin de bir meslek yasasının olması gerektiğini söylüyorlar. Raporda bu bölümle ilgili şöyle çarpıcı bir cümle var: “Gazetecilik Meslek Yasasının olmamasının sonucu olarak siyaset, mafya, medya üçgeninde çirkin ilişkiler yaşanmaktadır”. Gazetecilik meslek kanunu olsaydı bu ilişkilere girin kişiler en azından gazeteci olarak adlandırılmayacaktı. Bugün bu yasanın çıkmaması mafyaya bulaşanlar, siyasete bulaşanlar, siyasetten beslenenler, devletten kaynak alıp kaynakla beslenenler maalesef kendilerini bazen gazeteci olarak tanımlıyorlar. Havuz medyasını hepiniz bilirsiniz, ne kadar çok iktidarı alkışlarsanız cebiniz o kadar dolar. Böyle bir anlayış var, onlar da kendilerini gazeteci olarak satıyorlar. Hiçbirisi gazeteci değil, gazeteci düşündüklerini özgürce yazan kişidir. Gazeteci kalemini satmayan kişidir. Kalemini satan kişiye, kalemini kiralayan kişiye, aklını kiralayan kişiye gazeteci denilir mi? Denmez, ama onlar kendilerini gazeteci olarak tanımlıyorlar, ama gerçek gazeteciler, onları gazeteci olarak görmüyorlar.

Medya özgürlüğünde büyük sınırlamalar var. “Basın hürdür, sansür edilemez” diyor Anayasa, ama maalesef Anayasanın bu hükmü de pek çalışmıyor. Doğru haberlere erişim engeli geliyor. Doğru haberler görülmesin, doğru haberler okunmasın diye bundan da şikâyet var.

“Basın kartı alamıyoruz” diyorlar, gerçek gazeteciler basın kartı almakta zorlanıyorlar. “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı” vermiyor diyorlar. Bu konuda gerçek gazetecilere, kalemini satmayan gazetecilere yeri zamanı geldiğinde basın kartı vermiyor. “Bununla ilgili bir dava açtık” diyorlar, davaya İletişim Başkanlığı’nın gönderdiği yazı şöyle, savunma, burada bir ibret olsun diye aslında okuyorum: “Gazetecilik faaliyetinde bulunmak için basın kartı sahibi olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Kişiler basın kartı sahibi olmaksızın da gazetecilik yapma ve fikirlerini ifade etme haklarına sahiptir. Nitekim basın kartı sahibi olmayan pek çok basın mensubu bulunmaktadır” diyor. Doğru, sen vermiyorsun, o da kalemini satmıyor, ama gazetecilik yapıyor. Senin ona basın kartı vermen lazım. Basın kartı verilmese ne oluyor? Birincisi, bunlar yıpranma hakkından yararlanamıyorlar. Gazetecilerin erken emekli olma hakkı var. Çünkü günün 24 saati çalışıyorlar. Bu haktan yararlanamıyorlar. Başka? Birçok organizasyona akredite olamıyor. Soruyorlar, “Basın kartın var mı?” “Yok.” “Yoksa giremezsin” diyorlar. Yine güvenlik güçlerine basın kartını gösteremiyor. Güvenlik güçleri sorduğu zaman kendisinin gazeteci olduğunu kanıtlayacak bir belgeye ihtiyaç var, bu verilmiyor ve yurtdışına çıkışta gri pasaport alamıyor. Buna benzer şikayetler geldi. Bütün gazeteci arkadaşlarıma şunu rahatlıkla ifade edeyim: Eğer özgürlük istiyorsanız, özgürce yazmak istiyorsanız, haberleriniz sansür edilmesin diye bekliyorsanız ittifakı yakından izleyeceksiniz. Destekleyeceksiniz demiyorum, yakından izleyeceksiniz, Millet İttifakı’nı yakından izleyeceksiniz. Göreceksiniz, hep birlikte medya özgürlüğüne ne kadar önem verdiğimizi göreceksiniz" dedi.