Eğitim-Bir-Sen Burdur Şube Başkanı Murat Bulut, yeni eğitim öğretim yılı ve eğitim çalışanlarının sorunlarından bahsettiği bir yazılı açıklama yaptı.

Bulut, “Yeni eğitim-öğretim yılının tüm eğitim çalışanlarına, öğrencilerimize, velilerimize ve milletimize hayırlı olmasını; eğitimin bir an önce sorunlardan arındırılmasını diliyor, umut dolu gelişmelere ve vaatleri yerine getirecek somut adımların atılmasına vesile olmasını temenni ediyor,Bakanlıktan beklentileri karşılayacak adımlar atmasını, kalıcı eğitim politikaları geliştirmesini ve uygulamasını istiyoruz.”dedi.

Eğitim-Bir-Sen Burdur Şube Başkanı Murat Bulut’un açıklaması şöyle;

“Eğitimin verimliliği için sorunlar zamanında çözülmelidir”

2021-2022eğitim-öğretim yılı, salgın nedeniyle geleceğe yönelik bazı hedeflerin ötelendiği, mevcut sorunlara yenilerinin eklendiği bir zamanda başlamış bulunmaktadır. Yeni dönemde bütün eğitim çalışanlarına ve öğrencilerimize sağlık ve başarılar diliyoruz. Eğitimin, sorunları üzerinden değil, sorumluluk sahibi kişilerin çözüme yönelik attığı adımlar üzerinden değerlendirilmesini temenni ediyoruz.

Eğitimin niteliği ve verimliliği için eğitim çalışanlarının sorunlarının çözülmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Geçmiş kayıplarımızın telafi edilebilmesi, geleceğe güvenle bakılabilmesi için okulların açık tutulması önemli bir karardır.

Salgın döneminde her şeye rağmen eğitim-öğretimi devam ettirmek için fedakârlık yapan, inisiyatif kullanan eğitim çalışanlarının beklentileri karşılanmalı, 2023 Vizyon Belgesi’nde yer alan taahhütler yerine getirilmeli, projeler hayata geçirilmelidir.

“Eğitim çalışanlarına aşı ve PCR testi dayatılmamalıdır”

Okulların açılmasının salgınla mücadele sürecinde başarılı olunmasına, salgınla mücadelenin ise aşılama, mesafe kuralları, sosyal izolasyon, maske vb. tedbirlerin toplum ve fertler nezdinde yerine getirilmesine bağlı olduğuna şüphe yoktur. Ancak salgınla mücadele sürecindeki diğer bütün faktörlerin göz ardı edilerek okulların açılmasının, eğitim çalışanlarının aşılanmasına veya PCR testi zorunluluğuna indirgenmesinin kabulü mümkün değildir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün, toplumda vaka sayıları artıyor olsa dahi fiziksel mesafe, maske, el hijyeni ve havalandırma gibi önlemlerin yaş dönemlerine uygun bir şekilde uygulanmasıyla okulların açık kalmasının sağlanabileceği yönündeki tespiti ortadadır. Buna rağmen haftada iki defa PCR testi zorunluluğu getirmek gibi fiilen yürütülmesi neredeyse imkânsız, psikolojik baskı boyutuna varacak, aşılanmayı bireysel bir tercih olmaktan çıkarıp zorunlu bir tercih hâline getirecek her türden zorlamanın, okulların açık tutulması amacına hizmet etmekten uzak olduğu bilinmelidir.Hukuki dayanaktan yoksun, hatalı ve yanlış olan eğitim çalışanlarına PCR testi zorunluluğu kararı yeniden ele alınmalı; eğitim kamu hizmetinin yürütülmesini zora koşacak, eğitim çalışanlarının moral, motivasyon ve çalışma azmine zarar verecek, kurum içi çalışma barışını bozacak bu hatadan bir an evvel dönülmelidir. Eğitim çalışanlarının yeni döneme güçlü motivasyonla, moralli başlaması sağlanmalı ve teşvik dışı uygulamalardan kaçınılmalıdır.

“Öğretmenlik Meslek Kanunu için artık somut adımlar atılmalıdır”

Resmî veya özel öğretim kurumu ayrımı yapmaksızın bütün öğretmenleri kapsayacak,öğretmenlik mesleğinin bütün boyutlarını ele alacak Öğretmenlik Meslek Kanunu konusunda ortaya konan irade, somut bir netice doğurmamıştır. Oysa öğretmenlik mesleğinin bütün veçhelerini kapsayan sistematik bir düzenleme olmaksızın, çok parçalı yapı altında mesleğin statüsünün artırılarak niteliklerinin geliştirilmesinin sağlanmasının mümkün olmadığı, meslek mensuplarının mesleği ifa süreçlerinin sürdürülebilir olmadığı görülmektedir. Öğretmenliğin profesyonel bir meslek olarak değerlendirilmesi ve mesleki standartlara kavuşması isteniyorsa, öğretmene destek niteliğinde,mesleki gelişimini ve özerkliğini sağlayacak bir meslek kanunu ivedilikle çıkarılmalıdır.

“Sözleşmeli istihdam son bulmalıdır”

Sözleşmeli öğretmenliğin günümüzde başlı başına bir mağduriyet kaynağına dönüşmüş olduğu artık alenen ortaya çıkmış durumdadır. Sözleşmeli öğretmenlerin yer değişikliği hakları konusunda somut bazı adımlar atılmış olsa da bunun statü ve özlük hakları farklılığını ortadan kaldırmadığı, soruna nihai çözüm getirmediği ortadadır. Sorunun nihai çözümü, eğitim-öğretim hizmetlerinin kadrolu öğretmenler eliyle gerçekleştirilmesi gerekliliğinin kabulüyle bütün sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesidir. Ücretli öğretmenlikle emek sömürüsünden vazgeçilmeli, ihtiyaç kadrolu öğretmenlerle karşılanmalıdır Öğretmenin emeğini ucuzlatarak personel masraflarından kısıntı yapmaya çalışan ve mesleğin itibarını düşüren ücretli öğretmenlik uygulamasından vazgeçilmelidir. Hiçbir iş güvencesi olmayan, asgari ücretin dahi altında bir ücretle ders saati başına ücret alan, sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakılan bir mesleğin adının öğretmenlik olması,bu görevi ifa eden kişilere karşı emek sömürüsüdür, istihdam açısından ise utanç verici bir uygulamadır.