Geçen hafta CHP'nin olağan kongresi tamamlandı. Sayın Özgür Özel yeni genel başkan seçildi. Kongre birkaç eksiklik dışında genelde iyiydi. Heyecan ve coşku doruktaydı. Seçilen yeni genel başkanı, yeni yönetimi ve tüm CHP teşkilatını tebrik ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden bugüne kadar gerek CHP teşkilatı içerisinde gerekse yazılı ve görsel basında kurultay öncesi, kurultay zamanı ve kurultaydan sonra konuşmalar, yorumlar ve tartışmalar devam etti devam edecekte.

Öyle anlaşılıyor.

Sayın Kılıçdaroğlu kurultaydan sonra ilk defa dün konuştu. Seçilen genel başkanı tebrik etti ve,

Siyasette böyle şeyler oluyor. Kırgınlığımız, küskünlüğümüz yok” diyerek, “Partimizi büyüteceğiz. Yerel seçimlerde kazanmak için tekrar çalışacağız. Genel Başkanımız ne görev verirse istediği her görevi yapacağız” değerlendirmesinde bulundu.

Sayın Kılıçdaroğlu'na yaptığı hizmetler için teşekkür ediyoruz.

Geçen yazımızda izah ettiğimiz gibi siyasi partiler içerisinde Cumhuriyet Halk Partisinin varlığı demokrasimiz için önemli demiştik. Şu anda Türkiyemizin daha güçlü bir seviyeye gelebilmesi için daha etkili ancak yıkıcı değil daha yapıcı muhalefeti de önemli.

Ancak iktidar olmakta önemli.

Koskoca Cumhuriyet Halk Partisini eleştirmek haddimize değil. Haddimizi biliriz. Ancak sade bir vatandaş olarak naçizane önerilerde bulunmak hakkımız diye düşünüyorum.

Bence yeni genel başkan ekibini iyi kurmalı. Bu tüm teşkilatlar için de geçerli.

Hele hele danışmanlar ve kurmaylar çok çok önemli!!!

Ekibe dahil edilen kişiler partiye pozitif katkı sağlamalı.

Örneğin;

Geçen yazımızda, kurultayda ilk turda kaybeden Sayın Kılıçdaroğlu'nun çekilmesi gerektiğini söylemiştik. Bunu bir tek biz değil sağ duyulu tüm vatandaşlarda söyledi.

Kurultaydan sonra sosyal medyadan takip ettiğimiz kadarıyla aslında Sayın Kılıçdaroğlu çekilmek istemiş. Kamera kayıdından gördüğümüz kadarıyla yanında bulunan birkaç kişi çekilmemesi konusunda baskı yapıyor.

Hele bir kişide var ki!!!

Danışman mıdır nedir?

O nasıl bağırış?

Resmen irrite edici!!!

İtici birde!!!

Sayın Kılıçdaroğlu keşke bu tip adamları dinlemeseydi. Keşke bu tip adamlara danışmasaydı. Keşke ekibine almasaydı.

İnşallah aynı hatalara Sayın Özgür Özel'de düşmez.

Ekip önemli...

Ben bu konuda bir kıssadan hisseyle yazımı tamamlamak istiyorum.

KISSADAN HİSSE

Bir zamanlar bilginler ve şairler, ‘suskunlar meclisi’ adıyla bir topluluk oluşturmuşlar. Üye sayısı kırk kişiydi ve bunu arttırmıyorlardı.

Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek, fakat çok az konuşmaktı.

O zamanlar meşhur şair ve bilgin Molla Câmî, bu meclisin üyeleri arasında olmayı arzuluyordu. Günün birinde suskunlar meclisinin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için bilginlerin bulunduğu köşke geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden, ismini bir kâğıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan suskunlar meclisine gönderdi. Meclis üyeleri bu teklifi görünce biraz üzüldüler. Molla Câmî oraya lâyık bir bilgindi, ama ölen üyenin yerine başka birini almışlardı. Yeni bir üye için yer yoktu. Meclisin başkanı, bir bardağı tamamen suyla doldurduktan sonra Molla Câmî’ye gönderdi. Zeki bilgin, durumu kavramıştı. Yerimiz doldu anlamındaydı. Bir damla daha olsa bardak taşacaktı. Bunun üzerine o da; hemen oracıktaki bir gülden küçük bir yaprak koparıp, nazikçe suyun üstüne koyuverdi. Bardak taşmamıştı. Bunu içeri gönderdi. Meclistekiler bu kibar cevabın mânasını anlamışlardı. Zarif insanların yeri başkaydı. Üyeler, bu değerli bilgini de aralarına almaya karar verdiler. Başkan listeye Molla Câmî‘nin adını ekledi. Kırk sayısının sonuna bir sıfır koyarak, 400 yazdı. Bununla Molla Câmî sayesinde, meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu. Listenin son şekli Molla Câmî‘ye gelince, meseleyi anladı. Ancak sayının büyük gösterilmesinden hoşlanmadı. Sağdaki bir sıfırı silerek, kırk sayısının soluna koydu. Yani 040 yazdı. Alçak gönüllü Molla Câmî, böylece kendisini solda sıfır sayıyor, bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylemek istiyordu.

Hizmet zamanında en ileride, ücret zamanı en geride olacaktı.

*** 

‘Gül yaprağı olmak’.. kolay değil.

Fakat evde, işte, çevrede, siyasette, hizmette geçim ehli olmanın, gül gibi geçinmenin yolu; gül yaprağı olmaktan geçiyor.

Yük olmayıp yük almak, gül yaprağı güzelliğine kavuşmak…

Kendi içimizle, ailemizle, çevremizle, dâvâ arkadaşlarımızla uyumlu olmanın, ebedî güzellikler yolunda yürümenin müjdecisi gül yaprağı olmaktır.

Gül yaprağı sırrına erenler, sağdaki sıfır gibi bulundukları topluma, cemiyete güç katarlar. Hem de bire on kuvvetinde; ama soldaki sıfır gibi davranıp kimseye yük olmazlar.

Hayat ve hizmet yolculuğunda gül yaprağı olabilmek ve gül yaprağı kalabilmek dileğiyle dostları selâmlıyorum.