“Türkiye'de yerleşim isimlerinin değiştirilmesi, 1913'ten itibaren Türk hükûmetlerinin Türkçe olmayan yer isimlerine karşı devam ettirdiği bir politikadır. Osmanlı İmparatorluğu ve sonradan Türkiye Cumhuriyeti'ndeki binlerce yer ismi bu politikayla resmî kayıtlardan silindi ve Türkleştirme çabası sonucunda daha çok kullanılan tarihsel isimler terk edilerek bilinen veya yeni düzenlenmiş Türkçe isimlerle değiştirildi. Hükûmetler bu tür isimlerin "yabancı veya bölücü" olduğu iddiasıyla isim değişikliklerini gerçekleştirdi.”

 Fakat bu ad değiştirmeleri tüm yurt genelinde uygulandığı için geçmişten günümüze gelen Türk kültür ürünlerinden sayılması gereken yer adları da dikkat edilmeden değiştirildi. Bu uygulamada Bucak’ta da bazı yerleşim birimlerimizin eski adları kaldırılarak yerine yeni adlar verildi. Ama ülkemizin her yerinde değiştirilen, yürürlükten kaldırılan eski adlar yeni adların yanında kullanılmaya devam edildi. Bu yazıda bu değişmeler dilimiz döndüğünce ele alınacaktır. Bucak’ta aşağıda belirttiğim yer adları değiştirilmiştir.

 ÇAMLIK: Çamlık köyünün eski adı Girmeği’dir. Buraya ilk gelenler daha aşağılarda doğu bölümdeki Ilgın, Kozarası denilen yere yurt tuttular. Daha sonraları köy, şimdiki bulunduğu yere taşındı, yeni köy burada oluştu. Köyün hemen batı tarafında antik Kremna kenti yer alır. Kremna adına izafeten yeni kurulan köye halk Girme ve Girmeği dedi. Zamanın kayıtlarında da bu yerin adı Girmeği olarak yer aldı. Türkiye’de uygulanan ad değişikliği çalışmaları sırasında Girmeği adı çevrenin çam ağaçlarıyla kaplı olmasından dolayı Çamlık adıyla değiştirildi ve köyün adı Çamlık olarak anılmaya başlandı.

 ÇOBANPINAR: Çobanpınar köyünün eski adı Gelesinli’ydi. Bu köyü ilk kuranlar Isparta’nın Gelesin köyünden gelenlerdir. Asıl Gelesin köyünün de adı o ad değiştirme furyasında değiştirilmiş şimdi Gelincik köyü olarak anılmaktadır. Gelesinli köyünün kurucuları Gelesin köyünden oldukları için buraya yerleşenlere Gelesinli denmiştir. Bu ad daha sonra burada oluşan köyün adı olmuştur. Çobanpınar halkı halen atalarının geldiği Gelesin (Gelincik) köyünde yaşayan akrabalarıyla haberleşmekte, zaman zaman görüşmektedirler. Atalarından işittiklerine göre Horasan’dan geldiklerini söylerler.
Susuz bir köy olan Gelesinli’nin adı köyde bulunan tek pınardan kaynaklandırılarak Çobanpınar olarak değiştirilmiş.

BEŞKONAK: Beşkonak köyünün eski adı Gerce’dir. Gerce adının kaynağına bakıldığında bu adın nereden geldiğiyle ilgili herhangi bir bilgiye de rastlayamadım. Yalnız, Behçet KARACA’nın, 15 ve 16. Yüzyıllarda Teke Sancağı adlı eserinde “Gerce, Yörükan taifesindendir. Bucak ilçesine yerleşmişlerdir. Yakın zamanlara kadar Çukurova’da göçebe olanlar vardı.” ifadesi yer almaktadır. Bunun dışında rivayet de olsa Gerce adının kaynağıyla ilgili olarak kimse bir tahminde dahi bulunamamaktadır.
Gerce adı 10 Haziran 1949 gün ve 5442 sayılı İller İdaresi Kanunu’nun, 11 Mayıs 1959 gün ve 7267 sayılı kanunla değiştirilen 2. maddesine eklenen bir fıkra uyarınca, İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan bir komisyon tarafından, Türkiye genelinde 12 binin üzerinde köy adı değiştirilmesi uygulamasına tabi tutularak Beşkonak adını aldı.

KARASEKİ: Şu anda köyün merkezi konumunda bulunan yerleşimin eski adı Erdüştüğü olup yöre halkı tarafından halen bu ad kullanılmaktadır. Erdüştüğü adının iki ayrı kaynağı vardır. Birincisi Çanakkale veya Kurtuluş Savaşı’nda bu mahalleden askerlerin şehit düştüğü haberi alındığı için buraya Erdüştüğü denmiştir. İkincisi ise günün birinde Kocaaliler Jandarma Karakolu’ndan birkaç er görevli olarak köyün şimdi bulunduğu yere gelir. Tam köye girdikleri sırada erlerden birisi olduğu yere düşer ve oracıkta ölür. Gerekli incelemeler yapılır ve erin kalp krizinden dolayı düşüp öldüğü sonucuna ulaşılır. İşte bir erin düştüğü bu yere “erin düştüğü yer” anlamında olmak üzere Erdüştüğü denir. Daha sonraki düzenlemelerde Erdüştüğü adı Karaseki’ye dönüştürülür.

KOCAALİLER: Eski adı Melli’dir. Melli adı birkaç cemaatin ilk önce yaylak olarak seçtiği zamanla sürekli yerleşime geçtiği ve bu cemaatlerin adından dolayı kullanılan Mil, Millü, Milli ya da halen kullanılan şekliyle Melli Yörüklerini tanımlamakta kullanılan bir ad halini almıştır. Melli adı bu yörenin adı olmuştur. Bununla birlikte Melli adının Milyos’tan geldiğini belirtenler de vardır. Melli Bölgesi’ne gelip yerleşen halk 15. yüzyıldan beri bu bölgede yaşamaktadır. Melli nahiyesi merkezi Kocaaliler köyüydü. Hamit Macit Selekler’in “Yarım Asrın Arkasından” adlı kitabında belirttiğine göre bu mahallenin adını bazı kişiler Kocaaliler’in yanında Kocalar şeklinde söylerdi. Tahminime göre bu farklılık bu bölgelerde eskiden Ali’ye Alı denmesinden dolayı önceden Kocaalılar olarak söylenen bu yerin adı Kocallar ya da Kocalar olarak söylenmiştir diye düşünüyorum. Söylenişi Kocallar ya da Kocalar olsa da Türkçe’ye göre aslı Kocaaliler olduğu için ilerleyen zaman içinde Kocaaliler adında karar kılındı. Melli yöresi 1874 yılı Konya Vilayeti salnamesine göre Antalya sancağına bağlı bir nahiye merkezi durumundaydı. 

Melli, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren hep nahiye merkezi olmuştur. Nahiyenin Melli olan adının 10 Temmuz 1964 tarihli Resmî Gazete’de Kocaaliler olarak değiştirildiği görülmektedir.  

DEMİRLİ-KAYI: Demirli köyünün eski adı Kayı’dır. Ülke genelinde yapılan uygulamalar içinde Kayı adı 1954 yılında Demirli olarak değiştirildi. 2020 yılında Demirli köyü halkı köylerinin eski adını yeniden almak için başvuruda bulundular. Burdur İl Genel Meclisinin 2020 yılı mart ayı toplantısında bu başvuru görüşülerek kabul edildi. Böylece Kayı köyü eski adını yeniden almış oldu.

KUYUBAŞI: Eski adı Sobiye’dir. Sobiye adının kaynağını çok araştırdım. Ama beni tatmin edecek bir cevap bulamadım. Daha doğrusu bu konuda mantıklı bir cevap alamadım. Sonunda yüz yaşındaki babası halen yaşayan bir köylü babasından duyduğu bilgileri bana aktardı. Ona göre ilk zamanlarda bu yöreye ovanın yapısından dolayı Söbü Ova demişler. Bu yörede “söbü” kelimesi tam dairevi ve küremsi olmayıp hafif çarpık olan, elips ve basık küre şeklindeki yer ve yapıların tarifinde kullanılır. Buradaki ova da bu özelliklere uyan “söbü bir ovadır.” Halk bu doğal ova yapısına önceleri Söbü Ova demiştir. Söbü Ova söylenmekte biraz zorluk çıkardığı için aradaki ü harfi düşerek “Söbova, Söbiye ” şeklinde söyleyiş şekilleri ilerleyen zaman içinde Sobiye kelimesine ulaşmıştır. Bu ad öyküsü bana mantıklı geldi. Gerçi Sobiye kelimesini başka türlü açıklayan da hiç çıkmadı.
Köylerin adını değiştirme ya da Türkçeleştirme çalışmaları sırasında Sobiye’nin bulunduğu yerdeki kuyulardan esinlenilerek bu köyümüze Kuyubaşı adı uygun görülmüştür.

GÜNDOĞDU: Gündoğdu’nun eski Kuzköy’dür. Kuzköy denmesinin nedeni bulundukları yerin kuzey yaka olmasındandır. Köyün ilk kuruluş yerlerine güneş çok geç doğar. Çünkü dağın tam dibinde olduğundan bilhassa kış mevsimlerinde günün çok az bir zamanında güneşi alabilir. Bu sebepten burada oluşan yerleşim birimine Kuzköy denmiştir.
Türkçe’ye göre Kuzköy çok anlamlı bir addır. Kürtçe’ye göre ise söylenmesi ayıp sayılan bir addır. Yaklaşık olarak elli yıl önce Bucak’a gelen bir kaymakam bu adın değiştirilmesini önerir. Köyün yapısıyla zıt bir ad olan Gündoğdu adı uygun görülür. Halbuki bilhassa kış mevsimlerinde bu köye gün neredeyse hiç doğmadan batar. O zamandan beri köy Gündoğdu adıyla anılır.

KIZILKAYA: Kızılkaya’nın eski adı Avdan’dır. Avdan köyü şimdiki Kızılkaya’nın güneyindeki tepelerin ardında kurulmuştur.
Avdan isminin sözcük olarak anlamı av yapılan yer demektir. Şu hâlde Avdan köyünün bulunduğu o geniş arazilerin tümüne av yapılan yer anlamına Avdan denilmiş olması büyük bir olasılıktır.

Avdan köyünün ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu konusunda kesin ve belgeye dayalı bir bilgi yoktur. Bununla birlikte halk arasında köyün kuruluşuna ait rivayetler bulunmaktadır. Buna göre köyün avcılar tarafından kurulduğu söylenmektedir. Avdan toprakları üzerinde dağınık bir hâlde üç oymağın oluşturduğu birimler vardır. Avdan köyünün Koca Tosun adında birisi tarafından kurulduğu ve ayrı ayrı yaşayan oymakların bir araya gelmesinde rolü olduğu söylenmektedir.

Avdan köyünün tahminen ve yaklaşık olarak 600 yıllık bir geçmişi vardır. Köyün kuzey tarafında yaya olarak 45 dakika mesafede Asar denilen bir tepe mevcuttur. Bu tepede eski Selçuklular'dan kalma su sarnıçları ve basit surlar bulunmaktadır. Köyün kuzeyindeki bu bölgede her hafta cuma günü kurulan bir pazar o dönemde adı Avdan olan bölgenin Avdan Pazarı olarak anılmasına sebep olur. Bu söyleyiş çok sonraları Pazaravdanı olarak değişime uğrar. En sonunda da Pazaravdan adında karar kılınır.
Pazaravdan köyü ilerleyen zaman içerinde nahiye merkezi olur. Daha sonra da belde olur.  Belde bir süre Pazaravdan olarak anılır. Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren Avdan nahiyesinden kasabanın şimdi bulunduğu mevkiye göçler başlar. Bir an gelir ki nahiyede oturanların tümü yol üzerindeki yeni birime göç etmiştir. Bu yeni birime sırtını dayadığı önceleri kuzeyinde ama şimdi güneyinde kalan asar dağındaki kızıl kayalardan dolayı Pazaravdan kaldırılarak  Kızılkaya adı verilir. Bir süre eski alışkanlık gereği halkın dilinde Kızılkayapazarı olarak da anılmıştır. Şimdi ise sadece Kızılkaya adı kullanılmaktadır.  

HEYBELİ-ANBAHAN: Köyün kuruluş tarihi hakkında herhangi kesin bir bilgi yoktur. Köyün kuruluş şekli de rivayete dayanmaktadır. Buna göre Katrancık Dağı eteklerine yerleşen Ümmühan adlı bir göçerin burayı yurt tutmasıyla bu bölgeye Ümmühan’ın Yurdu denmiş, daha sonraları bu isim değişime uğrayarak Anbahan olmuştur. Köyün adı 1960 yılında Heybeli olarak değiştirilmiştir. Köy, iki binli yılların başlarında eski adı olan Anbahan’ı yeniden almıştır.

YAZIPINAR-KESTEL: Kestel adı üzerindeki rivayete göre Kestel köyünün bulunduğu yere 250-300 yıl kadar önceleri burasının hayvancılık için çok uygun bir yer olduğunu tespit eden oymaklar gelip bugünkü Beşiktaş bölgesine yerleştiler.  Fakat tahminleri doğru çıkmadı, bu bölge hayvan beslemeye uygun olmadığı için hayvanlarının pek çoğunu kaybettiler. Hayvan sahipleri “Sürülerimiz hep kepsel oldu” diyerek daha yukarılara göç ettiler.
Fakat bu ilk oturdukları yere “Kepsel Yeri” dediler. Zamanla Kepsel adı Kestel’e dönüştü ve bu yere ad oldu. Kestel köyünün adı köy adlarını değiştirme uygulaması sırasında Yazıpınarı olarak değiştirildi. Ama Kestelliler 2000’li yıllara doğru köylerinin adlarını yeniden aldılar.

İNCİRDERE: Köyün eski adı Dereköy’dür. Bu adı da yukarıdan gelen dereden aldığı söylenmektedir. Türkiye’de köy adlarını değiştirme uygulamasında Dereköy de hissesine düşeni almış ve İncirdere köyü olmuştur. İncirdere adı ise köye 5-6 km uzaklıkta bulunan İncirhanı’na öykünülerek verilmiştir. Halbuki İncirhanı ile köyün herhangi bir bağı yoktur.

ÜZÜMLÜBEL: Üzümlübel’in eski adı Koklan’dır. Koklan ile ilgili olarak çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan birisine göre beyler zamanında bir düğün olur. O dönem devlet gücünün zayıf olduğu bıçaklı, tüfekli bir dönemdir. Düğünün davulcu ve zurnacısını “bıçağının gücüyle” bir başkası götürmek ister. Davulcu ile zurnacı gitmek zorundadır. Düğün sahibine akşam gideceklerini belirterek” sabah bizi yoklan (yoklayın anlamında)” derler. Yani “sabah bizi yoklayın ve alın gidin” demek isterler. Nihayet dedikleri gibi olur sabah erkenden yoklanırlar ve giderler. Düğün sahibi çalgısız kalmıştır. Kendi kendine söylenir ve “Akşamdan git, sabah yoklan, akşamdan git sabah yoklan, yoklan yoklan!” der. Bu cümlenin sonundaki yoklan kelimesi köyde ağızdan ağıza dolaşarak Koklan’a dönüşür.Köy adlarını değiştirme uygulamasında köyümüz Üzümlübel adını almıştır.

ALKAYA: Köyün eski adı Kemhalı’dır. Selçuklular zamanında kemha adında ipekli bir bez dokunurdu. Kemha bezinden bebeklere kemha zıbını da yapılırdı. Köyün eski adı, kemha adlı bu bezden gelip Kemhalı olmuştu. Sırtını kuzeyindeki Soğanlı Dağı’nın al (kırmızımsı) kayalarına yasladığı için köy adlarını değiştirme uygulaması sırasında bu köyümüze Alkaya adı verilmiştir.

TAŞYAYLA: Eski adı Devri’dir. Devri köyü antik çağ yerleşimlerine ev sahipliği yapmış bir köyümüzdür. Köyde antik çağdan kalma sur kalıntısı bulunmaktadır. Sözlü tarihe göre Çamlık’taki antik Kremna kentiyle Ağlasun’daki antik Sagalassos kenti arasında gidip gelen devriyelerin değişim yeri bu köyümüzün bulunduğu yer olduğu için bu noktaya “Devriye” denmiştir. Daha sonraları Devriye adı hece düşmesine uğrayarak “Devri” olmuştur. Türkiye’de köy adlarını değiştirme uygulamasında köyün kuzeyde sırtını verdiği kayalardan esinlenilerek Devri yerine Taşyayla adı uygun görülmüştür.