Yeni bir haftaya merhaba,
Bu hafta köşemi öğretmenlere ayırmak istiyorum. Gelin bu hafta siyasetten, günlük çekişmelerden, kavgalardan, dedikodulardan uzaklaşalım ve 24 Kasım Öğretmenler Gününden ve öğretmenlerimizin bizler üzerinde nasıl büyük etkileri olduğundan bahsedelim. 
Tabi ki bilindiği gibi yüz yüze eğitime yeniden ara verildi, bu durumun ne kadar bu şekilde devam edeceği de belli değil.  Hem öğrenciler, hem öğretmenler, hem de aileler için zor bir süreç yaşıyoruz. Bu günlerin de geçeceğine ve eski günlerimize döneceğimize dair umudumuzu canlı tutmak şu anda yapabileceğimiz tek şey. Eski toprakların her bayram söylediği gibi “Nerede o eski bayramlar” der gibi olacak ama elbette bu günler de bitecek. Eski günlere döneceğiz. 
Gelelim öğretmenlerimizin hayatımızda oluşturdukları kelebek etkilerine. Bir öğretmen bir çocuğu değiştirir, bir çocuk bir aileyi, bir aile toplumu… Bu etki böyle devam eder gider. Öğretmenlik o kadar zor ve emek isteyen bir meslek ki… Sadece bilgi öğretmek değil aslında, her çocuğa edebi, adabı, saygıyı, kimseyi hor görmemeyi, yalan söylememeyi, şiddet uygulamamayı öğretmek demek. Nasıl iyi öğretmen olunacağı kitaplarda yazmıyor, yazsa bile uygulamak o kadar zor ki. İnsanın içinden gelen bir istek, arzu gerekli öğretmenlik için. Özellikle ilköğretim öğretmenleri bir çocuğun tüm hayatını etkiliyor. Ailede aldığı eğitiminin üzerine öğretmenini rol model alıyor çünkü minikler. Hareketleri, mimikleri, neyi sevdikleri, neye güldükleri… Her hareket bin bir anlam içeriyor onlar için. O yüzden kutsal bir meslek öğretmenlik. Bir çocuğun aklında, zihninde yer ediyor. Boşuna söylenmemiş “bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözü. Bugünlere gelmemiz hep onların sayesinde. Küçük bir köy okulunda içindeki cevheri keşfediveriyor bir kahraman. Sonra azmi, pes etmemeyi, özgüveni aşılıyor. “Hayatta en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır.” demiş Buket UZUNER. Çok da doğru söylemiş. Çünkü ne zaman umutsuzluğa düşsem öğretmenim canlanıyor gözümde. Asla pes etmememi öğütlüyor, doğru bildiğimden vazgeçmemeyi, haktan ve adaletten ayrılmamayı. “Okumak zihinde biriktirmektir. Bir gün okuduklarını yazıya dökeceksin ve ben okuyacağım” demesi canlanıveriyor gözlerimin önünde. Şimdi ne o okul kaldı ortada ne de o öğretmenler. Ama gözlerimizdeki ışıltının sebebi onlar. Bugün bu yazımı okuyorsa bu yazıyı benim kahraman öğretmenim adına yazdığımı bilsin. Başta başöğretmenimiz Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum, şehit öğretmenlerimiz Aybüke YALÇIN ve Necmettin YILMAZ ve adını sayamadığım öğretmenlerimize ise Allahtan rahmet diliyorum. Onlar da öğrettikleri her harf yaşadıkça var olmaya anılmaya devam edecekler. 
Bir sonraki hafta görüşmek dileğiyle…
AVUKAT HASİBE DERYAL